HABER MERKEZİ – DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı sonrası atılması gereken somut adımları sayarak, “En somut adım Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesidir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısını ve yaptıkları görüşmeyi T24'te Şirin Payzın ve Murat Sabuncu'ya anlattı.
Abdullah Öcalan’ın özel talebinin başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm partilerle görüşülmesi olduğunu vurgulayan Hatimoğulları, “Muhalefetin bu süreci nasıl karşılayacağını çok merak ediyordu. 2013'te ve daha önce bazı barış denemeleri oldu ama muhalefet bu süreçlerin parçası olmamıştı. Hatta karşısında olmuştu. Bizim bir müdahalemiz olmadı, olamaz da. Çünkü dünya deneyimlerinde çatışma ve çözüm süreçlerinde çatışanlar birbiriyle görüşür. Demokratik zeminde bu işe müdahil olanlar bu sürecin diyaloğa evrilmesi için emek veririz. İçerik olarak karışmıyoruz” dedi.
Abdullah Öcalan’ın çağrısı sesli olsaydı Kürt toplumunun duygusuna daha çok hitap edeceğini ifade eden Tülay Hatimoğulları, “Bir fotoğraftan bile çok duygulanıp ağladılar. Görüntü olsaydı bu Kürt toplumuna pozitif yansırdı. Burada (önemli olan) Sayın Öcalan'ın vurguladığı nokta, o şekle takılan biri değil. Öcalan metnin sunumu yapılmadan önce bizimle içeriğini ve aslında neyi kastetmek istediğini detaylıca paylaştı. 'Ben bir şeyi eksik bıraktım, onu da eklemeliyim' dedi ve o bölüm el yazısıyla yazdığı metinde mevcuttu. Videolu sunumu yaparken bunu metnin bir parçası olarak okudu. Videoda var. Sayın Öcalan'ın ilk görüşmedeki ifadeleri de bununla aynıydı. 'Kürt sorununun şiddet ve çatışmadan arındırılarak çözülmesinin yolu, onu hukuki ve siyasi boyuta taşımaktır' demişti, bu ilk İmralı görüşmesinden sonraki mesajıydı” ifadelerini kullandı.
‘BAHÇELİ'NİN SAĞLIK DURUMUNU DA SORDU’
Tülay Hatimoğulları’nın açıklamasının devamı şöyle: “Kendisi hasta olduğunu duymuş, Sayın Bahçeli'nin sağlık durumunu da sordu. Biz de sağlık durumunun iyiye gittiğini duyduğumuzu söyledik. Kendi çağrısının kendi örgütü tarafından çok önemseneceğini çok iyi biliyordu. Ama ayrıca PKK'nin kendi açıklamaları da var. Hatta ana akım medyada da var, PKK'nin açıklamalarının analiz edildiğine tanıklık ettik.
ÇAĞRI AYNI ZAMANDA DEVLETE DE YAPILDI
Bu çağrı PKK'ye yapıldı ve cevap verecek, adımlar atacak olan taraflardan biri PKK'dir. Ama bu çağrı aynı zamanda devlete, iktidara ve toplumadır.
Bizim belediye başkanlarımız, eşbaşkanlarımız tutuklanırken şimdi bu durum CHP'ye de sıçradı; Ekrem İmamoğlu'nun hedef alındığı bir durum var. Bir yandan biz barış konuşurken yakın vakitte kayyımlar atandı. Sayın Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği günün yıl dönümünde Van'a kayyım atandı, hem de Sayın Öcalan'ın çağrısı o gün okunabilir diye beklenirken... Bunlar olurken demokratikleşmeden bahsetmek mümkün değil, Sayın Öcalan da bundan bahsediyor; 'Demokratik bir zemin inşa edilmesi gerekiyor' diyor.
DEMOKRATİK EN İNSANİ TALEP
Bu çağrının gerçek anlamda karşılık bulması ve hayalini kurduğumuz demokratik Türkiye'nin inşasının yolu bu konuları zaten pazarlık konusu yapmamaktan geçer. Bu iyi bir kavram değil. Talep edilen demokrasidir. Talep edilen Kürt halkının varlığının tanınması. Anadilinde eğitim hakkı, yerel yönetimlerde demokratikleşme; kayyım atamadan vazgeçmek, mevcut atananların iadesinin gerçekleşmesi ve eş başkanların görevine dönmesi... Demokrasinin asgari kurallarını al-ver gibi pazarlık konusuna sıkıştırmak yanlış bir anlayış. Bu en demokratik, en insanî taleptir.
ÖCALAN ÇOK NET
Abdullah Öcalan, ‘biz barış istiyoruz, silah bırakılması ve fesih konusunda ben çağrımı yaptım, bunun için de demokratik zemini oluşturmaya başlayalım' diyor. Öcalan, çağrı metni için 'Her cümlenin altı uzun uzun doldurulmalıdır' dedi. Öcalan çok net, PKK'nin yaptığı çağrıya uyacağından emin.
Bu seçimler üstü ve seçimi aşan bir şey. Sayın Erdoğan'ın kendi kafasında, 'Ben bunu nasıl yontarım?' gibi bir fikri varsa o da onun fikri, bir şey demiyorum. DEM Parti'yi eleştirmek yerine sayın 'Öcalan'ın yaptığı bu çağrıyı nasıl desteklemeliyim?' demeliler. Yoksa, 'Size şiddet uyguluyorlar' diyorlar; biz bunu biliyoruz. Bize 'akıllanmadınız mı' eleştirisi yapanlar siyaseti dondurmak isteyenler; sopayı yiyen biziz, sopayı sayanlar ise süreci eleştiriyor.
SEÇİM İDDİALARI GÜNDEME GELMEDİ
Erdoğan'ın süreci seçim için kullanabileceği iddiaları Sayın Öcalan'la hiç gündeme gelmedi. Orta Doğu'daki gelişmeleri çok fazla analiz ediyor. Uyarısını iki ülkeye yapıyor, biliyorsunuz Orta Doğu konusunda oldukça gelişkin bir analize sahip. 'İran ve Türkiye, dış tehlikeleri görmeli' diyor ve o yüzden de iki ülkenin kendi iç barışını sağlaması, kendilerinin geleceği açısından çok önemli.
ÇAĞRI PKK’NİN OLDUĞU ALANI KAPSIYOR
Çağrı Suriye'deki SDG ile ilgili değil. Bu Ömer Çelik'in kendi yorumu. Çağrı PKK'ye yöneliktir. PKK'nin olduğu alanı kapsayan bir şey. Sayın Ömer Çelik diyor ki, biz al-ver yapmıyoruz; biz de al-ver yapmıyoruz bunu bilsin, insan hakları pazarlık konusu olmaz. Demokratik bir Suriye'nin inşa edilmesi çok önemli. Kürt sorunu barışçıl demokratik bir zeminde çözülürse Türkiye'nin Suriye üzerindeki etkisini düşünürsek buraya da pozitif bir etkisi olacaktır. Abdullah Öcalan Suriye'nin demokratikleşmesini gerçekten çok önemsiyor. Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürt halkının yarattığı demokratik ortam, eş başkanlık, eşit temsiliyet sistemi ve sekülerizm bölge için çok önemli. Bu modelin tüm Suriye'ye ve Ortadoğu'ya sirayet etmesinin önemli olduğunu vurguladı.
ÇALIŞMA KOŞULLARI İYİLEŞTİRİLMELİ
'ABD bu işin neresinde?' elbette üstünde durulabilecek bir konu fakat bu işin esas çıkışının sebebi Bahçeli'ye Türkiye'yi bekleyen stratejik tehlikelerin farkına varan devlet aklının bu açıklamayı yaptırması. Sayın Öcalan da ifade etti, bu çağrının karşılık bulması için kendisinin örgütüyle mesai yapması gerektiğini söyledi. İletişim kanallarının açılması, çalışma koşullarının sağlanması; atılacak en somut adım budur. Öcalan, 'İmralı'da şimdilik koşullar iyileştirilir, ben de kendi örgütümle görüşürüm' diyor, bu en acil talep. Süreci yürütmek için çalışma koşullarımın iyileştirilmesi gerekir.
PARLAMENTODA KOMİSYON KURULMALI
Çok acil bir şekilde parlamentoda bir komisyon oluşması ve bütün siyasi partilerin orada temsilinin sağlanması ikinci somut adımdır. Buradan çok ciddi ve güzel şeyler çıkar.
Yine atılacak somut adımlardan biri bu görüşmelerin ve atılan adımların hukuki dayanağının olması... 'Bizim adım atabilmemiz için hukuki zemin güçlenmeli' dedi. Bu nasıl yapılabilir? Kayyım atanmamalı, demokratik siyasetinin önü böyle açılmaz. Öcalan ayrıca geçmişteki provokasyonlara dikkat çekti ve 'Devlette birisi barış ister, diğeri ona darbe vurur, herkesin algılarını açması gerekiyor' dedi
HDK OPERASYONU DURMALI
Kayyım atanan belediyelerin iadesi mesela... HDK operasyonu durmalı, 6 bin kişi ne demek, bütün Türkiye'yi mi hapse koyacaksınız? Mesela İstanbul Barosu'na yapılmış operasyon, insanlar seçilmiş, neden müdahale ediyorsunuz? Bunlar, siyaseten ve hukuken atılması gereken somut adımlardır. Yazılı olan hukukun da hayat bulmasına izin vermektir aynı zamanda.
SİYASİ REHİNELERİN ÇIKMASI GEREKİYOR
Hapishanede siyasi rehine olarak tutulan herkesin çıkması gerekiyor. Biz o kadar baskı altında yaşıyoruz ki doğal olanı talep edemez hale gelmiş durumdayız. İnfaz yasası yeniden düzenlenmeli, orada bir adalet sağlanırsa zaten çok sayısı da düşünce tutuklusu, siyasi tutuklusu dışarı çıkmış olur. Duyumlarımız var ama öyle bir taslak hazır mı görmedik, bilmiyoruz. Sağlıklı bir infaz kanunu çıkar umarız ki...
Gezi meselesi de çok önemli, Ayşe Barım, birçok sanatçı var... Tozlu dosya yeniden diriltilmek isteniyor. Kabul edilebilir şeyler değil. Basın özgürlüğüne dair de çok baskılar oldu. Sizin de çok sayıda meslektaşınız tutuklu. Türkiye, tutuklu gazetecilerde en önlerde geliyor. Bunları kabul edemeyiz. Bunlar pazarlık konusu değil, demokrasinin asgari koşulu. Demokratik koşullar içinde yurttaşın haber alma hakkı da çok önemli.
ÖCALAN KİMİ YETKİLİLERLE GÖRÜŞMÜŞ
İbrahim Kalın'ın bu süreçte mesaisi olup olmadığı konusunda bilgim yok ancak Sayın Öcalan'ın devletten gelen yetkililerle yaptığı görüşmeler var. Bu görüşmelerin içeriğinde her şeye vakıf değiliz. Heyetimizin yaptığı iki görüşme vardı, süresi de kısıtlı. Konuşulacak çok şey var, o yüzden bilgi eksikliğimiz olabilir. Ama kimi yetkililerle görüşmeler olduğunu dün Sayın Öcalan ifade etti. Ancak çok detaylısını bilmiyorum.
Şunu toplum bekliyor: Bugün bir çağrı yapıldı, tarihi bir çağrı... Bu çağrı karşısında bu tarz yanıtlar ya da bu tarz açıklamalar hükümet nezdinde yapılan çağrı karşısında yetersiz bir yanıt hem de hafife alan bir açıklama. Büyük bir sorumluluk ve açıklama gerekiyor. Bütün dünyanın konuştuğu bir konuda iki cümlelik açıklamalar kamuoyunu, toplumu tatmin etmez. Yapılan açıklamaya devlet nezdinde yanıtı, daha ciddi, daha elle tutulur, toplumun önünü görmesini sağlayacak açıklamaları herkes bekler."
ÖZEL’İN AÇIKLAMASI
Hatimoğulları, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "Çözüm için hukukçulardan masa kuruldu" sözüyle ilgili olarak "Bizim böyle bir çalışmadan haberimiz yok" ifadelerini kullandı.
‘MÜCADELEMİZE VE AKLIMIZA GÜVENELİM’
Hatimoğulları, son olarak AKP Sözcüsü Çelik'in "Hiçbir şeffaf olmayan süreç yoktur" açıklaması için şu ifadeleri kullandı: "Ne olduğunu bilmiyoruz ki şeffaf olup olmadığını bilelim. Çok önemli bir çağrı oldu. Çok önemsiyorum. Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar geniş bir toplumsal mutabakat var barışa dair... Dünyadan da çok önemli açıklamalar yapıldı. Dünya kamuoyu hazırken, bugün iktidarın ketumluğu bırakması, somut adım atması çok önemli. Adım atması gereken devlettir, iktidardır.
Bu sürecin herkes için karmaşık olduğu çok aşikâr. Ama biz kendimize, mücadelemize, aklımıza ve inancımıza güvenelim."