ANKARA- İmza etkinliğinde konuşan Gültan Kışanak, Abdullah Öcalan’ın çağrısının 45 yıllık savaşı demokratik bir dönüşüm ve toplum perspektifiyle çözmek noktasında açık bir irade beyanı olduğunu ifade etti.
Ankara’da Gültan Kışanak’ın “Davacıyım” ve Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı tarafından yazılan “Mahpusta Kadın Olmak” kitapları için imza etkinliği ve söyleşi düzenlendi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Yüksel Mutlu’nun kolaylaştırıcılığını yaptığı panelde Gültan Kışanak ve belgeselci Sibel Tekin konuşmacı olarak katıldı.
TARİHİ ÇAĞRI VURGUSU
Yüksel Mutlu, PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından yapılan tarihi çağrıya dikkat çekerek, çağrıya mücadeleyle yanıt olunması gerektiğini ve çözümün demokratikleşmesinin de verilecek mücadeleyle mümkün olacağını ifade etti.
Kadınların cezaevindeki mücadelesine dikkat çeken ve cezaevi denince akla gelenin sadece acı, özlem değil aynı zamanda direniş de olduğunu söyleyen Yüksel Mutlu, “Kapalı kapılar ardında bedenimiz tutsak olabilir ama düşünceleriniz ve duygularınız özgürdür. Erkek egemen iktidarın, kadınları cezaevine kapatma hevesinin en büyük amaçlarından biri, onları terbiye etmek ve bu anlayışı kurumsallaştırmaktır. Bütün toplumu, tüm kadınları ve mücadele eden herkesi korkutmak istiyorlar. Ancak politik bir mahpus olmak, farklı bir özelliktir. Politik mahpus, isyan edendir, mücadele edendir, örgütleyendir ve bulunduğu her alanda amansız bir direniş sergileyendir” dedi.
Ardından söz alan Gülten Kışanak, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısına değinerek şunları söyledi: “Bu ayın 27’sinde Sayın Öcalan tarihsel bir çağrı yaptı. Burada bulunan birçok arkadaşımızın da tanıklığıyla, geçen şu 45 yıllık çatışmalı dönemin sonunda silahları devreden çıkarabilecek, Kürt sorununu hukuki ve siyasi zeminde, demokratik bir dönüşüm ve demokratik toplum perspektifiyle çözmek gerektiği konusunda çok net bir irade beyanıydı. Son derece kıymetli, son derece değerli, bu kadar net, bu kadar ama ya da fakat gibi kelimelere yer bırakmadan ortaya konulmuş bir barış, çözüm ve demokratik dönüşüm iradesi” dedi.
F TİPLERİ TECRİT VE TACİZ MEKANI
Cezaevlerinin koşullarına değinen Gülten Kışanak, “Doğrusu, F tipleri gerçekten hep tecrit mekanı olarak tartışılır ama F tipleri sadece tecrit mekanı değil, aynı zamanda bir taciz mekanıdır. Çünkü neredeyse günün 24 saati, yaşamınızın her anı kameralarla izlenir. Bizim kaldığımız Kandıra 1 Nolu F Tipi karma bir cezaevi olduğu için o kameraların izleme odalarında kameralar, erkek gardiyanlar tarafından izleniyordu. Biz, 8 yıl boyunca hiç değilse bu izleme odalarında kameraların kadın gardiyanlar tarafından izlenmesi için mücadele ettik. Aslında kadınlar için cezaevleri, sakınarak yaşamayı öğrendikleri bir alan. Çünkü o gözetleme hali ve müdahale alanlarını sınırlama imkanı olmadığı için kadın olarak dönüp bunu deneyimliyorsun. ‘Ben kendimi sakınayım’ diyorsun” diye aktardı.
DAYANIŞMANIN GÜCÜ
Son olarak söz alan film yönetmeni ve belgeselci Sibel Tekin de tutukluluk sürecine dair yaşadıklarını aktardı. Tutuklandığı süreçte hem içerideki kadınların hem de dışarıda kendisini hiç tanımayan insanların dahi dayanışmasına tanık olduğunu söyleyen Sibel Tekin, “Umutsuzluk yaşadığım bir dönemde, bir yandan da bütün bu korkularımı ve endişelerimi aşmamı sağlayan bir süreçti. Aslında belki de beni tutuklayarak yapmak istediklerinin tam tersi etkisi oldu diyebilirim. Bir belgeselci olarak da hapishanenin ne olduğunu deneyimlemiş olmak bana ayrıca bir artı oldu düşünüyorum” diye belirtti.
Konuşmaların ardından kitap imzalama etkinliğine geçildi.