İZMİR - "Medyanın dili, şiddetin görünmezliği ve kadının sözü" panelinde basındaki eril dile dikkat çekilerek, bunun karşısında kadınların verdiği mücadeleye dikkat çekildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında "Kadınlar hakikati yazıyor: Medyanın dili, şiddetin görünmezliği ve kadının sözü" başlığıyla Kültürpark Gençlik Tiyatrosu'nda panel düzenledi. Gazeteci Kibriye Evren ve Akademisyen Eser Toker panele konuşmacı olarak katıldı. Panelin düzenlendiği salona Kürtçe ve Türkçe yazılı "Eşitlik ve özgürlük için bir aradayız" pankartı asıldı.
Panel'de ilk olarak konuşan Eser Toker, basının ifade özgürlüğü için önemine değinen Eser, 19'uncu yüz yıl ile birlikte kadınların medya ve yayıncılıkta yer almak için verdiği tarihsel süreci ve mücadeleyi anlattı. Basının antidemokratik yapısını anlatan Eser Toker, alternatif yayıncılığın kadınlar için önemine vurgu yaptı. Eser Toker, "Türkleştirme meselesi Türkiye de farklılıkların varlığının üstüne kapattı. Sermaye ve politikanın iç içe geçmesi ve bunların bir birileriyle iç içe geçmesi kadınların sözünü dışarda bıraktığı gibi farklılıkların yaşam biçimini de engelledi. Ortaya Türk, Müslüman ve erkek şeklinde tek tip bir tablo ortaya çıkardılar. İfade ve basın özgürlüğünün için boşaldığı bir durum gördük" dedi.
Kadınların basın alanında yönetim kademelerinde yeteri kadar yer almadığına işaret eden Eser Toker, bu anlamda Türkiye'nin ilk kadın genel yayın yönetmeni Gurbetelli Ersöz'ü hatırlattı. Türkiye'de Kürtlerin basında maruz kaldığı ayrımcılığı ve Kürt kadın gazetecilerin maruz kaldığı baskıları anlatan Eser Toker, "Kürt kadın gazetecilerin sürekli mağdur hale dönüştürülmesi inkarın tam hali. Basın ve yayıncılığının tümü bir ideolojik alana hizmet ediyor ve bu da politikayı yeniden üretmek anlamına geliyor. Politik yayıncılık 'şahane' bir farklılaştırma aracıdır. Bunların nedeni tekçiliğin dayatılması. Kürt kadınların çıkartıkları gazetelere ve bu gazeteleri yasaklanma sayısına bakıldığı zaman şiddet görülüyor. Kürt gazetecilerin hapsedilmesine karşı hep sessiz kalındı" sözlerine yer verdi.
'OHAL ZAMANIDA MKG'Yİ KURDUK'
Ardından söz alan Gazeteci Kibriye Evren, Kürt kadın gazeteciliğinin dünyadaki yerine işaret ederek iktidarın Kürt kadın gazeteciliğini sürekli baskı altına aldığını söyledi. Kadın gazetecilerin şiddeti her alanda hissettiklerini ancak buna karşı verdikleri mücadeleye değinen Kibriye Evren, "Türkiye metropollerinden Kürdistan'daki savaş tam görünmeyebilir ama kadınlar Kürdistan'da büyük bir mücadele yürüttü. Kadınların Kürdistan'da eşit temsiliyetten birçok alanda örgütlülüğünü sağlanmasının sebebi Kürt kadınlarının Türkiye'de yeteri kadar görünmemesiydi. Savaşta kadın sadece kurban değil aynı zamanda kurandır, kendi örgütlüğünü sağlayandır. KHK ile bütün kurumlarımız kapatıldı. Bu toplumun haber alma hakkına engelldir ve bu aynı zamanda en büyük şiddettir. 'Evinizde oturun ve haber yapmayın' demek şiddetin en katmerlisi. Arkadaşlar haber yapmak istiyor ama ekipmanlarına el koymuşlardı, OHAL ilan edilmişti. Kürtlerin kendini duyurabileceği bütün mekanizmalar kapatıldı ve biz o zaman MKG'yi kurduk. Kadın arkadaşları bir araya getirerek toplumun haber alma hakkını sağlamak için çalışmalara başladık. Türkiye'de basın sendikaları ısrarla MKG'yi görmeyen haldeler. Bu noktada görünmez şiddetin bir boyutu budur" şeklinde konuştu.
DAYANIŞMA BÜYÜYECEK
Özgür Basının Kürdistan'daki özel savaş politikalarını teşhir etmekte büyük rol üstlendiğini vurgulayan Kibriye Evren, "Mevcut basının dili eril. Biz buna alternatif bir basın kurmak istedik. Böyle bir yola çıkarken görünmez kılınanı görünür kılmayı hedefledik. Deprem zamanında kadın odaklı haberciliği en iyi işleyen özgür basın oldu. Kadının kullandığı yapıcı dille haber yapılarak bu konu toplumun gündemine alındı. Dayanışmayı büyütecek ve sorunları onaracak dilin kullanması lazım" diye belirtti.
