İSTANBUL- Türkiye’de Kürt sorunundan kaynaklı yaşanan hak ihlallerinde ısrar edildiğini belirten İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, sürece dair adım atılması gerektiğini ifade etti.
İnsan Evrensel Hakları Bildirgesi'nin kabul edilişinin 77’nci yılına girildi. 30 maddeden oluşan bildirge, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yürütülen uzun çalışmalar sonucunda 10 Aralık 1948 tarihinde Paris’te toplanan BM Genel Kurulu tarafından kabul edildi. Türkiye, bildirgeyi 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe koydu. Bildirge, “ırk, renk, din, cinsiyet, dil, siyasi veya diğer görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüye bakılmaksızın herkesin insan olarak sahip olduğu devredilemez hakları güvence altına almaktadır” ifadelerine yer verilerek, insan haklarına saygı duyulması gerektiği vurgulanmakta.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, insan hakları haftasında yaşanan hak ihlallerine dair değerlendirmelerde bulundu.
İnsan Evrensel Hakları Bildirgesi maddelerinin Türkiye’nin kuruluşundan bu yana hiç uygulanmadığını kaydeden Jiyan Tosun, “ötekileştirilen” bir politikanın izlendiğini söyledi. Jiyan Tosun, “Ötekileştirme politikalarının genelde Kürtlere, LGBTİ+’ lara yönelik olduğunu görüyoruz. Özellikle 2013 yılı sonrasında yoğun göç aldığı için Türkiye bu ayrımcılık ve nefretin daha çok mültecilere yöneldiğini net bir şekilde gördük. Yine yaşam hakkı konusunda da iş cinayetlerini görebiliyoruz. İş cinayetlerinde devletin gerekli önlemleri almaması nedeni ile ciddi bir şekilde işçi kırımı olduğunu görüyoruz. Beyannamedeki eşitliğe aykırı olarak kadınlara yönelik ayrımcı ve nefretin olduğunu ve neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğünü görüyoruz. Bunlar aslında sözleşmede benimsenen ilkelerin toplumda yaygınlaştırılamadığını, devletin bu konuda yeterli çalışmayı yapmadığını gösteriyor. Devletin en üst makamlarından da her zaman sözleşmeyle tamamen çelişecek söylemler olduğunu da görüyoruz. O açıdan beyannamede ki ilkelerin hem Türkiye'de yaşayan toplum açısından hem de devletin üst makamlarınca ya da kurumlarınca benimsendiğini söylemek çok mümkün değil” dedi.
‘DEVLET DİRENÇ GÖSTERİYOR’
Sivil toplum örgütlerinin mücadelesi sayesinde Türkiye'de önemli hak kazanımların elde dildiğini belirten Jiyan Tosun, devletin buna karşı “direnç” göstermeye devam ettiğini söyledi. Jiyan Tosun, sözlerini şöyle sürdürdü: “En son Meclis komisyonunda Barış Annelerinin sözünün kesilmesi Kürtçe konuşmasının engellenmesi de buna bir örnektir. Barış Anneleri’nin sözünün kesilmesinin çok simgesel bir önemi var. Kürtlerle barışın konuşulduğu bir yerde hala Kürtçe dilinin yasaklanması, Meclis’te konuşulmasına izin verilmemesi temel ilkelerin benimsenmediğinin en açık örneğidir. Çünkü herkes kendi dilinde söz kurabilmeli. Ama Türkiye'de hala bu yasaklı. Mevzuatta buna çok yer verilmiyor. Örneğin Kürtçe eğitimin yaygınlaştırılması ve öğretilmesi konusunda çok imkan tanınmıyor. Elbette 1990’lara göre esnemeler var. Ama dünyada gelişti. Dünyada olan gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de gelişmeler oluyor.”
Barış ve Demokratik Toplum sürecinin önemli bir süreç olduğunu söyleyen Jiyan Tosun, İHD olarak yaşanan ihlalleri tespit ettiklerini ve bugün gelinen aşamada çatışmasızlık ve barışın tartışılmasının önemli olduğunu ifade etti.
1990’larda zorla kaybetmeler, köy boşaltmalar, faili meçhuller gibi çok sayıda yaşam hakkı ihlalinin yaşandığını anımsatan Jiyan Tosun, “Süreç kapsamında bu konuda devlete düşen bazı yükümlülükler var. O dönem yaşananların üstünün örtülmesi değil, bunların açığa çıkarılması ve telafi edilmesi gerekiyor” dedi.
‘TMK’NİN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR’
Uluslararası sözleşmelere uyulması halinde Türkiye’de birçok temel sorunun çözüleceğinin altını çizen Jiyan Tosun, “Elbette Türkiye iç hukukunda değiştirilmesi gereken mevzuatlar var. Ama temelde şu anda sadece yazılı hukuka uyulsa dahi birçok sorun çözülecek. Mesela haksız tutuklamalar son bulabilir. Çünkü mevzuatta tutuklamanın nasıl olacağı, istisnai olduğu yazıyor. TMK’nin değiştirilmesi, infaz yasasının değiştirilmesi gibi adımların atılması gerekiyor. Uygulayıcılar ulusal ve uluslararası yazılı hukuku benimsemediği için keyfi olarak uluslararası sözleşmeleri kendi istedikleri gibi yurttaş aleyhine kısıtlayıcı bir şekilde uyguluyor. En büyük sorun budur” diye belirtti.
İnsan Evrensel Hakları Bildirgesi'ne değinen Jiyan Tosun, sözlerini şöyle noktaladı: “Beyannamenin önemi 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan insan hakları ihlallerinin bir bütün olarak tüm insanlığı ilgilendirdiğini söyleyen ilk beyannamedir. Türkiye’de bildirgeyi tanıyan bir ülke. Ancak demokratik bir devlet olmayı başaramadığı için o günden bugüne hala benimsenen temel ilkelere uyduğunu söylemek mümkün değil.”
MA / Ömer İbrahimoğlu
